HayaT'a Dair
Emre'den izler bulabileceğiniz bir yer burası....
15 Şubat 2011 Salı
Normal davranmak için 364 gün beklemek
Emre
14 Ocak 2010 Perşembe
Bilmiyorum
1 Şubat 2009 Pazar
Akrep-Yelkovan
Sen biliyorsun
Sen kaçıyorsun
Ben hala susuyorum,
Ama korkuyorsun belki konuşurum diye
Belki kelimeler dökülse ağzımdan
Bir an için acı verir
Sonrasını boşvermene izin verir
Ama gizli saklı kalan her kelime,
Her bilinmeyen gibi içinde saklar
Sabırsızca arzulanan etkisini algılarımızdaki.
Yelkovan acele eder hızla devam eder
Akrep sakindir inadına sakindir
Arkalı önlü günleri bitirirler
Bilmeden farklı hayatlarda
Farklı izleri geride bırakırlar
Bilmezler ki bazen çok hızlıdırlar
Hızlı oldukları kadar da değerli
Bazen çok yavaş
Yavaş olduğu kadar da kederli
Ben susuyorum
Sen biliyorsun
Sen kaçıyorsun
Ben Susmaya devam ediyorum
Emre
1 Şubat 2009 02:32
30 Ocak 2009 Cuma
Elimi sımsıkı tutacak birini arıyorum.
Öyle biri ki Kalbinin sıcaklığı ellerine yansımış
Yüreğindeki Gülücükler yüzünde hayat bulmuş
Boy pos endam değil belki ama felsefe zeka biraz da neşe...
Bazen dostum bazen sevgilim bazen de annem misali
Doğru zaman diliminde diğer dilimlere taşmadan.
Hayatın maratonunda geride kalmadan bazen Soluk alabilen
Akıp giden hayatı zaman zaman durup izlemeyi ihmal etmeyen
Ben kelimesini somut kullanan, soyut karşılığı ile alakası olmayan
Bardağın dolu kısmına bakarken boş kısmını da dolduran birisi...
23 Ocak 2009 Cuma
Hayatı Tersten Yaşamak
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzuriçinde yaşıyorsunuz. Sağlıgınız gittikçe düzeliyor, kaslar guçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladiginiz gün size hoşgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.Ve Genel Müdürlük veya bunun gibi yuksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak iie başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda el-pençe divan...Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diger hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade...Aman ne güzel günler başlıyor...
Derken birgün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babaniz ortaya çıkmış,'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön,işi bırak,okumaya başla,harçlığın benden olsun...Keyfe bakar mısınız ?Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.Ekmek elden su gölden bir dönem başlıyor.Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.Derken Anne ve Babanız sizi oturup getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık...
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, 'evde otur, keyfine bak,oyuncaklarınla oyna' diyorlar..Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz. Derken Anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.Bir gün karanlık,ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.Beslenmek için agzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor sıcacık yumuşacık! Gürültüsüz ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.Veee günün birinde müthiş keyifli bir gece ile hayatınız bitiyor...
Can YÜCEL
3 Ocak 2009 Cumartesi
İstasyon Gibi
İstasyon Gibi
Tren istasyonlarından farkımız olmadığını fark ettim son zamanlarda. İstasyonlardan geçen trenler misali insanlar girip çıkıyor hayatımıza. Bazen biz onların treni olurken bazen onlar bizim trenimiz oluveriyorlar bir anda. Haydarpaşa dile gelse kim bilir neler söyler daha da fazla tren gelsin gitsin ister belki de bilinmez, ama, insanlar gibi gidenlerin ardından hüzünle değil sevinçle baktığı kesin tekrar gelirler diye. Bazıları vardır ki bir kere uğramaları yeter yıllara bedel, hissettirir hep yanında olduğunu bazıları vardır hep yanındadır bazen sen yüz çevirsen bile. Bazıları da vardır ki keşke durmadan geçseydi, keşke tanışmasaydık hiç dediğin, seni senden alıp arkasına bakmadan başka istasyonlara giden…. Zaman zaman hatrına gelir hüzünlenirsin, bir süre sonra bırakırsın akışına zaten düşünmez olursun, yersiz üzüntülerinin yerini alır nefret ve devam edersin yeni trenler beklemeye yeni istasyonlarda mola vermeye…
......
31 Aralık 2008 Çarşamba
Ankara Hikayesi
Karla başlar Ankara hikayesi
Hem vardır hem yoktur hayat Ankara’da
Aslında adamına göre değişir,
Birçoğu, nefret ederken, bilmez
Ankara’yı neden sevdiğini.
İstanbullu veya Artvinli bilmez
Neden bu kadar sevilir Ankara
Neden nefretle başlayan Ankara yolculuğunun
Sonu gelmez,
Camekanın dışından içeriyi göremezsin de ondan.
Kendini bulmaktır Ankara’yı sevmek,
Karanfilde gezerken Sakarya’da teslim etmektir
Ruh arayan bedenini iki bardak biraya,
Maviliğinin beyaz göz yaşlarını izlerken,
Olmayan dünyaya uçmaktır Ankara.
Emre